Maker, Maker mıdır?

Maker’ı nasıl tanımlıyoruz?

Bihter Çelik: Maker, bir disipline ihtiyaç duymadan ya da daha az ihtiyaç duyarak bir kişinin kendi üretimlerini yapabilir hale gelmesi olabilir mi?

Dilara Kara: Benim aklımda maker teknolojiyle beraber yer ediyor. Sonuçta keçe kesip cep telefonu kılıfı yapan anneanne de mi maker? Hayır. İşte bu sebeple bence maker, günün teknolojisiyle beraber modern hayatta kendimizde eksilttiğimiz bir takım becerileri tekrardan kazanmaya çabalayan.

Bihter Çelik: Bu tanıma genelde katılmakla beraber teknoloji benim için maker’ın olmazsa olmaz bir aracı değil. Neoliberal kent hayatı ile beraber, biz insanlar hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz kimi kaslarımızın zayıflamasına göz yumuyoruz, devam eden gereksinimlerimizi hizmet olarak almak koşuluyla. Edinmek istediğinin tam karşılığını hizmet olarak bulamadığında kendi yapmaya kalkışan; benim için maker. Bu esnada en yeni teknolojileri de kullanabilir, tedavülden kalkmış en primitif araç ve yöntemleri de. Bir de zayıflayan kasları, denge adına, tekrardan geri getirme çabasında olanlarımızı görüyorum. Her iki durumun sonucu olarak bulunduğu çevreyi algılama ve yorumlama algısı ve/veya kasları gelişmekte olan kişi belki de maker.

 

Maker’nın çerçevesini bu şekilde çizersek, o zaman mimarlıkta bunun yeri ne? Maker Mimar kim?

Bihter Çelik: Bu durumda mimar olup da maker anılan, hali hazırda sık kullanılan algıları ve çözüm yöntemlerini kullanmak yerine, farklı algı ve cevap kasları ile üreten kişi olarak kısaca tanımlanabilir.  Fakat asıl soru belki de şu: biz, mimarlık formasyonundan gelen bir grup insan, ana akımdan biraz farklı çevremizi yorumluyorduk ve insanlar bize ‘maker’ demeye başladı. Biz neden ve ne zaman bu şekilde sıfatlandırılmaya başladık?

Dilara Kara: Birçok farklı krizin patlak verdiği bir dönemde yeni üretim tipleri için bir takım arayışlara yönlenmek kaçınılmaz. Savaşlar, göç krizleri, doğal afetler, ekonomik krizler vb. Derken insanların, üretim konjonktürüne karşı çıkma isteği bu hareketi destekledi. Nasıl startchitect’lerden socialarchitect’lere yani ‘diğer mimarlık’a doğru bir yönelim olduysa, maker hareketine yönelim de bu tip krizlerle arttı.

Bihter Çelik: Sonuçta bu tip alternatif üreticiler hep vardı fakat bir etiket altında yeni toplandı diyebilir miyiz? Bu etiket altında bir kez daha toplandı yada… Bugün Maker anılan insanlar bir anda ortaya çıkmadı, onlar hep vardı. Alternatif üreticiler olarak belki kendi reklamını yapma ihtiyacı duymuyorlardı; fakat kitleye bu karakterilerden bahsetmek gerektiği anda bir takım tanımlamalara -etiketlere- ihtiyaç duyuldu da Maker ortaya kondu .  Bugün nasıl kendimizi anlatırken sıfatlar, işlerimizi sosyal medyada anlatırken bir takım hastagler kullanıyorsak günümüz dünyası da bir takım gruplandırmalar, etiketlendirmeler yapmağa ihtiyaç duyuyor. Bu etiket benzerleri gibi, tarif edebilmek için var olduğu tanımı kısıtlamıyor/kısıtlayamıyor. Bana sorarsan şu an en olumlu yanı bu. Ve kıstlayamadığı gibi, özellikle tepkisel var oluşların dağınık ve çok olduklarını işaretleyebildiği için varlıklarına güç bile verebiliyor.

Dilara Kara: Kesinlikle katılıyorum. Benim için sosyal mimarlıkla uğraşıyor dediklerinde ben bundan elbette gocunmayacağım ama birgün gelip de örneğin yüksek gelir grubuna yönelik bir plaza tasarlayacaksam ‘aa ama sen hani sosyallik?’ gibi bir eleştiriyle mi karışılacağım? Bunun olmaması gerekiyor bence; çünkü ben, yine kendimce belirlediğim ‘iyi mimarlık’ ilkeleriyle bu işe kalkışacağım, benim algımdaki sosyal mimar etiketi o ‘social’ı her işinde düşünen kişi. Eğer kullanıcım üst gelir grubundansa atıyorum ona yapacağım işte mekansal eşitlikler yaratarak kendi görüşümü devam ettireceğim. Konuyu biraz makerlık’tan social’a çektim gibi oldu.

Bihter Çelik: Yok aslında iyi oldu; çünkü sen bunu yaparken bunu sosyal mimarlık olarak yorumluyorsun birisi çıkıp senin proje yönetimini veya işinin ölçeğini görüp sana maker diyor. Aslında tartışmaya çalıştığımız şey tam da bu. Süregelen çalışmaların bazılarının üstüne  bu etiket sonradan atanıyor. Yüksek sesle dillendirildikçe yeni niyetlere ufuk açabiliyor. Bu etiketin kullanılma sıklığı arttıkça bizim şuan yaptığımız gibi sorgulanması da artıyor. İnsanlar tam olarak ne olduğunu tariflemek istiyor. Tariflerin, sözlük anlamını yada bugün Wikipedia sayfasını bulunca kısıtlayıcılık kat sayıları artar ve/veya alt dallarına ayrışır. Her neleri göreceksek de bu tarif fayda sağlıyor. Çünkü making hareketi birtek asla mass production olmayacak. Hep dağınık ve küçük ölçekten başlar olacak. Ve tamda o başlangıç aşamasında etiketlenmesi fayda kat sayısı en yüksek noktasında iken su yüzüne çıkarılmalarını sağlayacaktır.

Dilara Kara: Aynen. Biz mimarlığı kullanıcısına sahiplendirerek, kullanıcıyla, ilişkisini ön planda tutarak mimarlık yapıyorsak ve siz bunu elimle yapıyorum, sahaya iniyorum, teknik yeni çözümler buluyorum diye beni ‘maker’ ilan ediyorsanız tamam ama benim mimarlık adı altında yaptığım şeylere yeni bir etiket ekliyorsunuz demektir. Aslında benim mimarlık anlayışım olduğu için ben bu şekilde çalışıyorum ama sen beni maker diye çağırıyorsun. Öteki sosyal mimar diye çağıyor halbuki bence mimarlık bu.

Özetle bence maker, sistemin tek düzeye indirgediği üretim politikasına alternatif üretiyor. Ben mimar olarak bilgi sahibi olmazsam usta gelecek bu böyledir diyecek ve ben ona uymak zorunda kalacağım ama ben biliyorsam alternatif bir çözüm üreteceğim ve o noktada maker mimar olacağım.

Bihter Çelik: Toplamak adına ben de şöyle söyleyebilirim: Yere bağlı olmadan yapılan seri üretim, yapı olabilir ya da ürün… Adetçe çok olmaları artık insan için değil sistemi ayakta tutmak için. Dünya maker diye bir etiket bir titr buldu ve bana göre bu durumun karşında duran birçok şeye making diyor. Dünya bugün, bu her neye bu etiketi takıyorsa, her kim kendini bu etiketler altında buluyorsa bu işlerin hepsini merak ediyorum ve takip etmek istiyorum. Maker titrini de bu işleri araştırmak için kullanılan yardımcı bir etiket olarak görüyorum, çünkü buna bir etiket verilmeden önce mass’e karşı durmaya çalışırken kendimi daha yalnız hissediyordum. 3d printer ile gıda kurgulayanında, gidip görmediğim savaş alanlarında, yoklukta ihtiyaca fayda ürün yada sistemler tasarlayanlarda bana güç veriyor.

Her anarşi uzun hüküm sürerse sistemin kendine dönüşür. Ekonomik çıktısı çok büyüyemeyecek çok şeylere bu ad verilecek. Deney içeren, bant değil atölye usulü olan. Kıyıda köşede süregelen, “clean” olmadığı için hor görülen, mass’i gıdıkladığı için saman altı edilmek istenen.. Ve ne gün bu arkadaşlar sorgusuzca çoklanmaya başlanır -ki olacak, belkide yakındır- bugün güç veren olguyu bıçak altına yatıracağız.

 

Biz kimiz?

Dilara Kara ve Bihter Çelik, iki mimar. Re-lab oluşumunun ilk projesi olan Boğada projesinde proje yürütücülerindendiler. 2017 yazında Kanarya Adaları’nda 10.su  gerçekleştirilen Arquitecturas Colectivas buluşmalarına Herkes İçin Mimarlık ve -trak adına birlikte katıldılar. Birbirlerine yakın durarak üretmeye ve düşünmeye devam ediyorlar…

 

Yorum bırak.

Your email address will not be published.